Ahmet Necdet
Aşklar Şiirle Kanar
Kimse taşıyamaz aşk acısını
Yüreğe saplanan bir şiir kadar
İnsanoğlu içindeki yangını
Söndüreyim derken daha çok yanar
Yalansız her aşkta şair kanı var
Aşklar şiirle kanar
Ve kimse kitleyemez yüreğini
Ölümcül aşkına olsa da gaddar
Şiirin yazgısı düşsel intihar
Onun en hasını en güzelini
Acıya bulanmış şairler yazar
Aşklar şiirle kanar
Aşk mıdır her işin başı ve sonu
Şiir mi her gizi çözen anahtar
Kırık bir hayatın aşk olduğunu
Dile getirsem de bu neye yarar
Odur anılara yağan sıcak kar
Aşklar şiirle kanar
Ay Kasidesi
IV/Mare Tranquillitatis
Biz biz idik biz olduk / görmeyene göz olduk
Güneşin terkisinde geceye gündüz olduk
Kış geldi yaz dediler / bahara güz dediler
Sözcüklerle seviştik / şiir-söz'e giz olduk
Ağaçtık ağamadık / buluttuk yağamadık
Ayın beri yüzünde yağmursuz deniz olduk
Ay gitti yıldız gitti / gece ne çabuk bitti
Sessizlik Denizi'nde piştik eksiksiz olduk
Hep'le hiç'e büründük / varlık diye göründük
Yokluğun sarnıcıydık / belli belirsiz olduk
Biz siz idik biz olduk / büyülü bir yüz olduk
Gizimizi çözdüler: Ayda kalan iz olduk
Sana Bunca Yangından
Geceler kör ve sağır / ses vermeyen bir kuyu
Haklı kılar uykuyu ve uyuşturucuyu
Ağzından çiçek açan erguvan gökte
Yeşertir bir aşkı ve küçücük bambuyu
Ankâ'ya işmar eder zümrüt ve yâkut
Çıldırtmak için serkeş bir kuyumcuyu
Bu yüzden kana boyar aklının saçağında
Tüneyen tahta kuşlar bütün Ortadoğu'yu
Ne kadar içsen de kandırmaz artık seni
Yaranı azdıran o bengisuyu
Yürek bir mermi gibi sürülür yalnızlığa
Mutlandırırsın tetiği ve namluyu
Sendin ve büyüten de hep sen olacaksın
Göğsünde akrep diye sakladığın korkuyu
Ahmet Necdet ne kaldı sana bunca yangından
Kendine dert ettin de aşk denen kuruntuyu
Seni Sevmek
Seni sevmek seni tükenmek mi biraz
Kırılıp dökülmek mi yoksa gökyüzünün bittiği yerde
Hep seninle beslenen o sensiz saatlerde
Yangın yerine dönmek mi biraz
Bilirsin aşka benzer yıkıntıdır bu
Güneşi düşman sayıp geceyle unutulan
Gün ışıdı mı karanlıkta tutulan
Yıkıntısız bir aşkı yaşamanın umudu
İntihar gibi bir şey bir ben'de yanmak için
Belki de bir cinayet kanda uyanmak için
Bir kere bin kere milyon kere
Seni sen de bilirsin ama ne önemi var
Asıl önemli olan sonuna kadar
Dağların yürüyüşüdür denizlere
Şiir ve Flüt
Şiirin bir ucunda salkımsöğüt
Öbür ucunda gökyüzü ve bulut
Bulutun bir ucunda rüzgârgülü
Öbür ucunda gül devşiren umut
Umudun bir ucunda sonrasızlık
Öbür ucunda tekinsiz paslı kilit
Kilidin bir ucunda sen olmayan sen
Öbür ucunda bencil kalem-kâğıt
Kâğıdın bir ucunda "âh mine'l-aşk"
Öbür ucunda Ahmet Necdet ve flüt
Uzun Eşek
Sıkıldık deyince sıkılıyoruz
Sevişip terlemenin yalnızlığından
Bir masa iki masa uzun bir kalabalık
Geceye bulaştık mı kan kırmızı bir yağmur
Salvador Dali'nin bıyıklarından
Yalnızlık diyoruz Tanrı'ya özgü
Bize ne Tanrı'nın yalnızlığından
Bir kadın iki kadın uzun bir kalabalık
O çok kirpikli gözlükleriyle
Kendini kendisine anlatan
Şaraba gidiyoruz çok zaman bıkmış
Gibi bir karanlığın lepiska saçlarından
Bir şiir iki şiir uzun bir kalabalık
İçkiye yaslandık mı osmanlıca bir hüzün
Çıkıp da gelmiş gibi Nâilî divanından
Dışarı çıkıyoruz dışarı çıkmak için
Belki de çıkmak için kendi çıkmazımızdan
Bir sokak iki sokak uzun bir kalabalık
Ve aşk ne de olsa bir uzanıştır
Hep böyle tek kişide pek çok kişi olmaktan
Evlere giriyoruz evlere girmek de var
Sevişip terlemenin yalnızlığından
Bir yatan iki yatak uzun bir kalabalık
Gecenin yangınında tükenmek daha iyi
Ve ölmek daha güzel dışarıda kalmaktan
Zekâvet Hanım'a Gazel
Kimdi / neyin nesiydi / geriye nesi kaldı
Hiçkimse'nin gülüydü / ki hiçkimse'si kaldı
Geçen yazla birlikte uçup gitmişti kuşlar
Sonbahara dökülen o yorgun sesi kaldı
Sevmiş miydi / umulur / ama hiç sevilmedi
Yüzünde bir kırgın'ın acı gamzesi kaldı
Kediler taht kurmuştu eprimiş yüreğine
Balkonda sardunyası ve mor lâlesi kaldı
Şimdi morgdan sarkıyor O'nun sevecen eli
Hepsinin üzerinde sıcak nefesi kaldı